Yo La Tengo - Today Is the Day







Günlerden Haziran'ın bilmemkaçı sanırım. Senelerden 777 günden hemen öncesi. Konu hatırlamak olunca hemen ortaya çıkanlardan bir tanesi, o zamanlar dinlediğim şarkılar, o şarkıları dinlediğim iPod ve "her şeyimi feda edebilirim ama onları asla" dediğim kulaklarım kadar değerli olan bir tanesi, musiki ikizim, bana bu şarkıyı yolladığında bu grubun o ana kadar hayatıma nasıl olup da girmemiş olduğuna şaşırmıştım. O kadar çok şaşırmıştım ki, Yo La Tengo'yla ilgili bir şeyler söylemem gerektiğinde hep bu anı anlatıyorum hala.

Şimdi bu şarkının bana hissettirdikleri oldukça kişisel ve bilemiyorum buraya bu şarkıyı ekleyip onun hakkında bir şeyler yazmamın okuyucu açısından bir anlamı olur mu. Zira zamanında çok sevdiğimin bana bıraktığı en güzel şarkılardan biriydi bu şarkı. Zaman öyle bir zamandı ki bir adamı aylarca bekleyip karşılamanın bir değeri vardı. Onu göreceğim günü düşündükçe geleceğe bakan mutlu gözlerle "Today Is the Day" diyeceğim diyordum. Tıpkı zamanında başka bir şarkıyla havalimanına giriş yaptığımda o şarkıyı tam o ana taglediğim gibi, bu şarkı da o ana taglenecekti. Daha o an gelip de o adamı görmeden bu şarkıyı dinlediğimde onu görmüş kadar olabiliyordum. Bir de o ilk anda neler hissedecektim acaba...

Farkındaysanız üstteki geçmişe dair anıları anlatırken hep geçmişteki gelecek zamanda kurdum cümleleri ama o zamanlar onların gerçekleşmemiş niyetler olacağından habersizdim tabii. "taglenecekti", "hissedecektim"... Anlaşılacağı üzere ne o adam, ne de o gün geldi. Ben elimde bu şarkıyla, bir türlü gerçekleşmemş o niyetin içimde patlamasıyla kalakaldım. Üstüne üstlük bu şarkı öyle bir yakama yapıştı ki her dinlendiğinde o salak umut dolu anları tekrar bana yaşatıyor. Sonlandığında ise bir kendime bakıyorum bir de geçen zamana. O hangi "bugün" diye soruyorum kendime. Sonra yine açıyorum şarkıyı. Bir kere başlayıp bitiremiyorum. Bir Summer Sun albümündeki sakin halini, bir Today Is the Day EP'deki hareketli ve benim ilk dinlediğim halini dinliyorum. İkisinin bende yarattığı fiziksel tepkiler birbirinin tıpatıp aynısı. Gözlerim doluyor gibi oluyor ama hayır ağlamıyorum, ağlasam keşke, ağlayamıyorum. Karnımdan göğüs boşluğuma doğru bir şeyler zıplıyor içimde. Karnımda kasisli bir yolda giderken o kasisleri her geçişimde uçuşan kelebeklerden hissediyorum yine. Ama bu sefer dokundukları her yer hüzün o kelebeklerin. Kelebekleri hiç sevmem zaten. Tam sürekli bir melankoli hissiyle nereye kadar gibi mantıklı bir soruyu sorup şarkıyı da bu bahsi de rica ederek kapatacak oluyorum, o cümle var ya, o son cümle, beni o mantıklı halimden uzaklaştırıyor. Hayatımda o ana kadar beni o noktaya getiren ne varsa, onları attığım çöp tenekesinden çıkarıyorum. Çöp evlerde yaşayan yaşlı insanlar gibi, onları bir türlü atamadığıma, geri dönüştüremediğime, onlardan bir şekilde kurtulamadığıma sevinsem mi üzülsem mi bilmiyorum ama o çöpleri o kadar çok seviyorum ki, tüm pisliğine ve kokusuna rağmen onları nereye gitsem yanımda taşıyorum, onu fark ediyorum.

Sonunda mutlaka bir kapı çalıyor, telefonum titriyor, mesaj geliyor, birileri arıyor, kardeşim sesleniyor, kedim beni sev diye kucağıma atlıyor ve ben o son cümleyi dinlemeden bu şarkıyı kapıyorum. Biliyorum ki "Today is the day I think of you" cümlesi dinlenen bir "Today Is the Day" şarkısı kapatılamaz. Çöpleri de çöp kutusuna geri atıyorum. Kutuyu onlardan hakikaten nefret ediyormuşum gibi bir kenara fırlatıyorum ayağımla tekmeleyip. Ama her seferinde odamın içindeki en güzel yere fırladığından emin oluyorum. Biliyorum ki hafızam olmasa, o anlara verdiğim değer olmasa, bu şarkılar o zamanlara etiketlenmese ben işe yaramaz insanın teki olurum.

0 dinleyen: