clint mansell -death is road to awe
şimdi nerden dinledim bu şarkıyı bilmiyorum ama muhtemelen kendini hatırlatma devrelerinden bir tanesine geldim. ıslak bir havlu sıkılırken nasıl farklı yönlerde kuvvetin etkisinde kaldığı için yamuluyorsa bu şarkı da bu hissi veriyor.zaten genel olarak ''sıkılmaya çalışılan ıslak havlu'' yerine kendimi koyduran parçalara aşığım.
neyse
clint mansell'dan bahsetmeme ne kadar gerek var bilemiyorum ama yoldan geçen vatandaşın ana haber bültenlerindeki acıklı haberlere fon müziği olması ile aşina olduğu ''requiem for a dream orchestral'' parçasını ve o albümü yapan kişidir. kendisi nazarımda ost ve score konusunda beğenmediğim herhangi bir çalışması olmaması nedeniyle gözbebeklerimdendir.
the fountain genel olarak garip bir film.seneler önce çekimine yeltenildi olmadı kadrosu değişti ve iyi ki değişti.kraliçemiz isabel'in fısıldayarak ''together we'll live forever'' deyişleri beynimde her daim yankı yapar.bunun haricinde galiba filmi tarifleyemem.
bu da filmin sonunda başlayan yükselen dağılan parçalanan sonra birleşen bir parça.tabi o huzura erdiğinde siz parçalanmış oluyorsunuz.ek olarak final sahnesini de ekliyorum ki hem spoiler olsun bana sinirlenin hem de bu parçanın hatta bu albümün filmle beraber altın oranı yakaladığını anlayın.tabi filmi birkere görmeniz kafi.sonrasında albümü her dinlediğinizde zaten sahneler aklınızda olacak.