Zero 7 - In The Waiting Line




Heyecanlarımızı,hezeyanlarımızı anlamlandırma,irdeleme,özümseme ve uyumsama çabalarımızda şarkıların ve müziğin etkisini yadsıyamayız.Elimizin altında hangi duygusal durumda olursak olalım,o duruma karşılık gelecek bir şarkımız illa ki bulunmaktadır.İç ve dış dünyamızı dengeleyen öyle bir hale getirmişizdir ki bazı şarkıları, onlar olmadan bazı şeylerle yüzleşemez,bazı olaylarla baş edemez hale geliriz.Onlardan medet umarız.Bazı şarkıları hatta filmleri,nesneleri,kokuları bile "bazı" özel insanlara yükleriz ve onların değerini yüceltmiş oluruz ya, işte bu parça da benim o "yüceltmiş" olduklarımdan bir örnek.In the waiting line, Garden State adlı güzide filmin soundtrackinde bulunan benim için film kadar özel olan bir parça.Gerçekten kutluyorum kendilerini ve buradan da sevgilerimi iletiyorum kendilerine çünkü filmin sahnelerine cuk(!) diye oturan parçalar seçmişler.Gerek sözlerinden gerekse Sophie Barker'ın o güzel sesinden dolayı tadından yenmez bir parça..Bekleyelim,dinleyelim,sevelim..

Do you believe
In what you see
Motionless wheel
Nothing is real..

Akira Yamaoka - Promise



Akira Yamaoka,yaptığı çalışmalarla insanı kendisine hayran eden,Silent Hill serilerinin tüm parçalarını yapmış olan,aynı zamanda yapımcılık yapan,müzik alanında bence aşmış,'bir oyunun parçaları bu kadar mı güzel olur' dedirten japon abimizdir. Japonların ilginç bir müzik anlayışı olduğunu düşünmüşümdür hep. bu abi de bunu kanıtlayanlar arasındadır.

Promise adlı eserini kardeşim oyun oynrken duymuş ve vurulmuştm.Bir oyunda böyle bir parça nasıl bulunur diye düşünüp dururken, oyunu azıcık izleyeyim dedim ve kesinlikle bu parçanın ve diğer parçaların o oyuna can verdiğini anladım.




Promise (reprise) daha sade,akıcı ve duygusaldır benim gözümde.Hayatımın filminin soundtrackinde yerini almıştır.

bi dipnot: parçaları paylaşırken hissettiklerimi yazma konusunda tereddütlerim oluyor. bu yüzden bana,paylaştığım parçalar hakkında hissettiklerimi yorum olarak yazmak daha mantıklı geliyor.
keyfini çıkartın efendim.

clint mansell -death is road to awe





şimdi nerden dinledim bu şarkıyı bilmiyorum ama muhtemelen kendini hatırlatma devrelerinden bir tanesine geldim. ıslak bir havlu sıkılırken nasıl farklı yönlerde kuvvetin etkisinde kaldığı için yamuluyorsa bu şarkı da bu hissi veriyor.zaten genel olarak ''sıkılmaya çalışılan ıslak havlu'' yerine kendimi koyduran parçalara aşığım.
neyse

clint mansell'dan bahsetmeme ne kadar gerek var bilemiyorum ama yoldan geçen vatandaşın ana haber bültenlerindeki acıklı haberlere fon müziği olması ile aşina olduğu ''requiem for a dream orchestral'' parçasını ve o albümü yapan kişidir. kendisi nazarımda ost ve score konusunda beğenmediğim herhangi bir çalışması olmaması nedeniyle gözbebeklerimdendir.
the fountain genel olarak garip bir film.seneler önce çekimine yeltenildi olmadı kadrosu değişti ve iyi ki değişti.kraliçemiz isabel'in fısıldayarak ''together we'll live forever'' deyişleri beynimde her daim yankı yapar.bunun haricinde galiba filmi tarifleyemem.
bu da filmin sonunda başlayan yükselen dağılan parçalanan sonra birleşen bir parça.tabi o huzura erdiğinde siz parçalanmış oluyorsunuz.ek olarak final sahnesini de ekliyorum ki hem spoiler olsun bana sinirlenin hem de bu parçanın hatta bu albümün filmle beraber altın oranı yakaladığını anlayın.tabi filmi birkere görmeniz kafi.sonrasında albümü her dinlediğinizde zaten sahneler aklınızda olacak.